Eylül Düşünceleri
Ağustosun sıcakları yerini Eylül ayının serin günlerine devretti. Artık sabahları efil efil esen rüzgarda sonbaharın kokusunu alabiliyoruz. Çürümeye başlayan yeşilin kokusu, sabaha karşı oluşan “çiğ” in nemi insanı serinletiyor.
Aslında Eylül’de bir burukluk, bir hüzün vardır, insanı kuşatan. Eskilerin deyimiyle ağır aydır. İnsanı bunaltır. Eylül ölümleri ani olur.
Eylül bir başka türlü çöktü yüreğimize. Yakıcı yaz güneşi ve kavurucu Ağustos günleri hiç olmadı. Bütün yaz ayları Eylüldü.
Filistin, Libya, Suriye ve Irak’taki savaş çığlıklarıyla Eylülde’de kahrolduk. Her çocuk gibi oyun oynamaya, okula gitmeye hakkı olan, beyaz kefenlere sarılı çocuk ölüler, parçalanmış vücutlar, hain kahpe sıneperlerin vurduğu cansız bedenler gözümüzün önünden gitmiyor.
Bu Eylül bir başka çöktü yüreğimize!
Çevremizde savaşa dönüşmeye gebe çatışmaları anlayamıyoruz. Henüz insanlık evrimini tamamlayamamış, yaşlı genç demeden kimyasal silah kullanan vahşilerle aynı coğrafyada ve aynı gökkube altında yaşamaktan utanıyorum.
Kendi ulusuna, kendi insanına güvenemeyen onların, kendilerini yönetemeyeceğini düşünen diktatörlerle aynı inançları paylaştığımı düşündükçe çıldırmamak için dua ediyorum.
Nasıl çıldırmasın insan. Birbirlerini boğazlayanların elindeki silahlardan hiç biri kendi yapımları değil. Yedikleri ekmeği kendileri üretecek iradeleri yok. Birileri silah veriyor, ekmek veriyor, para veriyor, birde inanç adına kafalarına ölümü yerleştirip ölüm makinesine dönüştürüp sokaklara salıyor. Bu nasıl birşeydir?
Niçin ?
Savaşlar, ölümler, açlık, hep burda. Son 150 yıldır bu coğrafya barışa hasret, özgürlüğe hasret, gülümseyen çocuklara hasret, yeşil tarlalara, dumanı tüten bacalara, insan olmanın, mümin olmanın hazzına hasret.
Lanet siyah su, bu topraklarda çıktığından beri kara lanet oldu. Toprağımızı insanımızı, inançlarımızı, kardeşliğimizi zehirledi. Özgürlük, hürriyet çığırtkanlığı yaparak birbirlerini boğazlıyorlar.
Oysa, müminler kardeştir ve siz birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsin Allahın vaadi varken. Allah adına din adına birbirlerini boğazlıyorlar. Lanetli bir coğrafya oldu Ortadoğu.
Nasıl biter nasıl çözülür bilmiyorum. İnsan olarak Müslüman olarak yüreğimiz yanıyor.
Bu süreci yaşayan pek çok ulus demokrasiyle bu süreçi aştı. Bu coğrafyanın barışa huzura hasreti demokrasiyle son bulur.
Ortadoğu halklarıda bunu biliyor. Türkiye’ye bakışları, umut bağlamaları, tarihi misyonumuz ve büyük ülke olmamızın yanı sıra, bir sebebide bizim demokratik yapımızdır.
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ