Bayramoğlu, ‘kültür evi’ projesini anlattı
Ülkelerin müze sayılarını veren ve Türkiye’nin müzecilik anlamında çok gerilerde olduğunu aktaran Bayramoğlu, Almanya’da 6 bin 800, İtalya’da 4 bin 158, İngiltere 2 bin 728, Fransa’da 2 bin 742, Türkiye’de ise sadece özel ve kamu müzeleri dahil 451 müze olduğunu, özel müzelerin 251 sayısı ile kamu müzelerini geçtiğini ve Türkiye’de ilk özel müzeyi 1980 yılında iş adamı Vehbi Koç’un, eşi adına kurdurduğunu aktardı.
Müzeler ve yıllık ziyaretçi sayılarını da paylaşarak, bu konuda Avrupa ile Türkiye’deki uçurum farkı gözler önüne seren Bayramoğlu, “Fransa’da 1684 yılında kurulan Louvre Müzesi’nin yıllık ziyaretçi sayısı 10 milyon 200 bin. Çin Ulusal Müzesi 2003’te kurulmasına rağmen yıllık ziyaretçi sayısı 8 milyona çıkmış. ABD’de Newyork’ta Metropolitan Sanat Müzesi 1870 yılında kurulmuş, yıllık ziyaretçi sayısı 6 milyonu aşmış. Vatikan Müzesi 1506’dan beri faaliyette yıllık ziyaretçi sayısı 6 milyon. Bizim en çok ziyaretçisi olan Topkapı Müzemizi yıllık 3 milyon kişi ziyaret ediyor. Ayasofya, Mevlana, Hacı Bektaş Müzeleri var. Bunların hepsinin ziyaretçi sayısını toplasak bir Louvre Müzesi etmiyor” dedi.
Türkiye’nin henüz arkeolojik ve etnoğrafik müzecilik aşamasını geçemediğini ve müzecilik anlayışının ‘eserleri nasıl koruyabiliriz’ düşüncesinde olduğunu söyleyen Bayramoğlu, konunun eğitim açısından önemine değindi. Bayramoğlu, “Eğitim tarafından değerlendirildiğinde, insanoğlu görerek öğrenebiliyor. Yazı filan daha yeni. Bizim toplumumuzun da görerek iyi kavradığını düşünüyorum. Bir şeyi görür ise onun hakkında düşünür ve bir daha da unutmaz. Şimdi Bayburt’ta bizim çocukluğumuzda müze olsaydı ve onları inceleyerek büyüseydik, acaba bu toprakların serencamı nasıl olurdu diye düşünüyorum. Kenan Yavuz Etnoğrafya Müzesi’ne götürdüm annemi, babamı.. Hayatlarında ilk defa müze gördüler ve çok memnun oldular. Aklıma geldi ki çocukluklarından itibaren müze görerek büyüse idiler nasıl olurdu?” diye konuştu.
Bayburt’ta Baksı Müzesi ve Kenan Yavuz Etnoğrafya Müzesi’nin kendisine ilham verdiğini belirten Doçent Doktor Bayramoğlu, kültür evi ile verdiği bilgide şunları söyledi:
“15 senedir eğitim görülmeyen okul yavaş yavaş dökülüyordu. Bizim köyde en az 30 nesil bu okuldan mezun oldu. Ben de dahil olmak üzere.. Köyümüzde eski yerler hızlı bir şekilde yıkılıp, yenileri yapılıyor. Bu eşyaların yüzde 90’ını eski evlerden topladık. Geçmişe dönük çok attıkları ve hurda fiyatına sattıkları var. Keşke 30 yıl önce başlayıp o eşyaları da kurtarabilseydik diyorum.”
Kültür evinde sergilenecek olan eşyaların tamamının bir yaşanmışlığı olduğunu ve tamamının kendi köylerine ait olmasını önemsediklerine vurgu yapan Bayramoğlu, projeye kendisiyle birlikte öncülük eden isimlerin var olduğunu belirterek, “Maddi ve manevi destek verenler var. Projeyi fuzuli görenler de var. Cani gönülden destek veren de var, görünce Allah’ın selamını almayan da var. Köyde çok katmanlı bir yapı var. Yani projenin sosyolojik anlamda zor bir tarafı da var. Ben ve birkaç arkadaşın 3-4 aydır başlattığı bir oluşum bu. Ayrıca binanın bir bölümünde de okulun eğitim geçmişini yansıtan eğitim meteryallerini sergileyeceğiz” dedi.
Topladıkları metaryallerin gözden çıkarılmış olanlar olduğunun altını çizen Bayramoğlu, asıl malzemelerin evlerde sandıklarda durduğunu ve projenin şekillenmesi, insanların bu işe inancı ve güveninin sağlanması ile müzedeki yerlerini alacaklarına inandığını kaydetti.
Bayramoğlu, kültür evinin oluşmasına destek veren herkese teşekkür etti. Bayramoğlu özellikle köy kadınlarına teşekkür ederek, “Hanımefendinin birisi bulgur taşına maket yaptı. Böylesine de gayret eden, destek veren insanlarımız var, kadınlarımızın bu işlerde daha çok becerisi ve heyecanı var” şeklinde konuştu.
BAYDER Başkanı Fatih Dündar da Söğütlü köyünde başlayan kültür evi girişimin geçmişe ayna tutacağını bildirip, projenin eğitim açısından önemine değinerek, Bayramoğlu’na teşekkür belgesi sundu.
BAYDER Kültür Sohbetleri, şiirler, türkülü hikayeler, aşıkların söylediği deyişler, orta oyunu gösterisi ve koro türkülerle son buldu.